1990 lı yılların başında Rusyanın başkenti Moskovada mantar giibi türeyen çapulcu sürüleri, çeteler, suç örgütleri yıkılan sistemin yerini aldı. Öyleki sadece Moskova'da binlerle ifade edilen büyüklü küçüklü acımasız çeteler vardı. İşte o yıllarda Rusya'ya bir iş için giden bir grup Türk'te bu mafya gruplarından birisi ile tanışmak zorunda kalıyor. Çetenin lideri Kızılordu'da görev yapmış eski bir subay. Aradan belli bir zaman geçince bu çete lideri Türk grupla sohbeti koyulaştırıyor. Yine bir sohbet esnasında koca ülkenin nasıl bu hale geldiğini anlatıyor. Diyor ki "biz komünist eğitim sisteminin ürettiği canavarlarız. Küçüklüğümüzden beridir bize Tanrının olmadığı öldükten sonra hesabın olmadığı anlatıldı. Milyonlarca insan bu şekilde büyüdü. Ancak ben biliyorum ki Tanrı vardır. Bizi Tanrı yarattı. Buna inandığım gibi şuna da inanıyorum ki ÖLDÜKTEN SONRA HESAP YOKTUR.Bende bu inanç olmadığı için rahatca adam öldürebilir, onun tüm malını alabilir ve istediğim kötülüğü yapabilirim. Bu sayede Rusyada adım anıldığında herkes korkar." Tabi Türk grup şaşırmıştır. Çünkü birkişinin Tanrı inancı olması ve buna mükabil ahiret inancının olmaması alışılmış bir durum değildir.
Oysaki tek bir yaratıcı inancı ama buna mukabil ahiret inancının olmaması yada zayıf olması şirk toplumlarının ortak özelliğidir. Hz Adem den bu yana Kur'an'da bahsedilmiş yada bahsedilmemiş tüm şirk toplumları en azından kendilerini yaratan bir tanrının varlığını hep kabul etmişlerdi. Eski Mısır, Eski Hint, Eski Yunan inanç sistemlerinde tapılan putların hiçbiri yaratıcı sıfatını taşımıyordu. Mesela eski Mısır Tanrılarının başı Ra en güçlü Tanrı olarak kabul ediliyordu. Görevi Dünyayı ısıtmak ve Nili kontrol etmekti.. Zaten başında bir güneşle simgelenmişti. Bunun nedeni ise Mısırlıların büyük çoğunluğunun çiftçilikle uğraşması ve dolayısıyla iki şeye çok ihtiyaçlarının olmasıydı. Biri güneş diğeri ise su. Eski Yunanın en büyük tanrısı ise Zeustu. Zeusun görevi diğer tanrıları idare etmek, yağmur yağdırmak ve elindeki şimşekle cezalandırmaktı. Yine yaratıcılık görevi yoktu. Zeusun elinde şimşekle nitelendirilmesi ise çok enteresan bir nedene dayanır. Bugün Ege denizinde hala varlığını sürdüren Thira adasında bulunan yanardağın 3600 yıl önce faaliyete geçmesi ile ortaya çıkan korkunç enerji ve yıkım Yunan yarımadasında dahi hissedilir. Bu olay Yunanlılar üzerinde öyle bir etki bırakır ki bunun bir tanrı tarafından kızgınlıktan dolayı yapıldığını düşünürler ve Zeus düşüncesi ortaya çıkar. (Thira yanardağının patlaması bugünlerde çok konuşulan Marduk gezegeninin yine Dünya yörüngesine çok yakın geçmesiyle gerçekleştiğine dair teoriler mevcuttur) Eski Arap toplumlarında ise en büyük Tanrı olan Hübelin Ticareti düzenlediği, soyu belli olmayanın soyunu belli ettiiği, evlilik gibi konuları düzenlediğine inanılırdı. Dikkat edilirse Arap toplumunda en önemli konular ticaret, soy-sop meselesiydi. Hübelin kesinlikle yaratıcı bir özelliği yoktu.
Zümer suresi 37. ayette Andolsun onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan elbette “Allah!” derler"
Evet tüm müşrik toplumlarının ortak özelliği ismini bilsinler yada bilmesinler kendilerini ve tüm kainatı gözle görülmeyen bir gücün yarattığı idi. Ancak gerek yukarıda saydıklarımız gerekse saymadığımız tüm şirk toplumlarının bir ortak özelliği var. Oda Ahiret inancının olmaması yada çok zayıf olması. Kuranda en çok geçen iman esasları Allah'a ve Ahiret gününe imandır.Eski kavimler ahiret gününe inanmadıkları için her türlü zulüm ve haramı kendilerine helal görmüşlerdir. Öyleki Mekke'ye gelen bir ticaret kervanına yine Mekke'nin önde gelen soylularından biri el koydum diyerek gasp edebiliyor ve bunun doğal bir hakkı olduğunu savunabiliyordu. Çünkü kendi bakış açısıyla inanıyordu ki bunun hesabı ne dünyada ne ahirette sorulacak.
Peki günümüz toplumunda farklımı? Şahsa karşı işlenen suçlar 1995 de 229.513 iken 2006 yılında 785.510a çıkmıştır. 10 yılda neredeyse %200 artış. Özellikle 2005 yılında işlenen suç sayısı bin önceki yıla göre %38 oranında artmıştır. Ama asıl patlama 2006 yılında olmuştur. 2006 yılındaki artış %61. Suç çeşitleri içinde en hızlı artan ise Cinayet, Hırsızlık ve maalesef cinsel taciz ve tecavüz vakaları. Düzce Üniversitesi Tıp fakültesi Psikiyatri bölümünde çalışan bir doktor adayı haftada en az 15 tane çocuk istismarı geldiğini söylemişti. Türkiye sadece içinde yaşadığımız bir örnek. Avrupada, Amerikada ve diğer ülkelerde bu oranlar çok çok daha yüksektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder