12 Ekim 2012 Cuma
RUSYA - TÜRKİYE- SURİYE ÜÇGENİNDE GÜRCİSTAN SEÇİMLERİ
Türkiye'nin Rusya ve Suriye ile yaşadığı bu sıcak günler boyunca belki de bir savaş çıkartabilecek boyutta gelişmeler oldu. Akçakale'ye düşen top mermisi ve buna mukabil beş vatandaşımızın hayatını kaybetmesi belki de başka bir sınırda olsa büyük bir savaş çıkartabilirdi. Avusturya Macaristan veliahtının bir Sırp komplocu tarafından öldürülmesinin, bu olayla hiç alakası olmayan milyonların canına mal olduğu bilinmekte. Gerçi halkımız Suriye ile bir savaşa girmek istemiyor. Hükümetinde açıkcası pek niyeti yok gibi. Ancak bu olayların burada kalmayacağı, korkarım daha da artacağı çok ta flu olmayan bir şekilde görülüyor.
Bu olaylar olurken komşularımızdan birinde enteresan bir şey yaşandı. Üstelik Akçakale olayının olduğu gün. Gürcistan'da beklenen seçim yapıldı ve Rusya yanlısı bir parti olan Gürcü rüyası - Demokratik Gürcistan seçimleri kazandı. Daha önce bilindiği gibi Güney Osetya sorunundan dolayı Rusyanın ufak çaplı bir işgaline uğrayan ve koyu bir Rusya nefreti barındıran A.B.D. yanlısı politikalarıyla ünlü hükümet tarafından yönetilen Gürcistan'da bundan sonra durumun nasıl değişeceği dikkat çekici. (Hernekadar bizim dış ilişkiler uzmanlarının dikkatini çekmesede!!!)
Seçimi kazanan Gürcü Rüyası Partisinin lideri Bidzina Ivanishvili. Sovyetler Birliğinin çökmesiyle beraber hızlı bir şekilde zenginleşen, Rusya'da bankaları olan aynı zamanda Fransız vatandaşı olan Ivanishvili daha geçen sene ekim ayında yani bir sene önce Gürcü vatandaşlığından çıkartılmıştı. Ancak daha sonra daha da güçlü bir şekilde Gürcistan'a dönmüş kurduğu partiyle oyların yaklaşık %53'nü almış oldu. Devlet başkanı Saakashvili'nin liderliğini yaptığı Birleşik Ulusal Hareket Partisi ise oyların yaklaşık %41'ni aldı. Rusya'nın kısa süreliğine de olsa işgaline uğramış bir ülke halkının oyunu Rusya yanlısı bir partiye ve lidere vermesi de gerçekten ilgi çekici bir durum.
Peki milyonlara banka alıp milyarlara satan adam olarak bilinen Bidzina Ivanishvili'nin Gürcistan'da iktidara gelmesiyle birlikte Türkiye ilişkileri ve Rusya'nın durumu ne olacak? Bilinen birşey var ki Ivanishvili'nin seçim kampanyasının önemli bir kısmını Türk ve Türkiye düşmanlığı tutuyordu. http://dunya.milliyet.com.tr/gurcistan-da-yeni-moda-turkiye-dusmanligi/dunya/dunyadetay/21.09.2012/1599682/default.htm Bu Türk düşmanlığının ana nedeninin Batum'a kumar oynamaya veya hayat kadınlarıyla eğlenmeye giden Türkler olduğu düşünülse de bu kadar da basit olmadığı aşikar. Zira Rusya'nın Gürcistan'a müdahalesinde ve Güney Osetya sorununda Türkiye Gürcistan'dan yana tavır koymuş bir nevi A.B.D - Rusya çekişmesinde A.B.D'nin yanında tavır almıştı. Kindar Slav mantalitesinin hala 600 yıl önceki hadiseleri unutmaması gibi bu olayında unutulmadığı bellidir. İkinci bir mevzu bu seçimlerin tam olarak Suriye ile gerginliğin had safhada olduğu gün gerçekleşmesi ve Türkiye'nin kuzeydoğu komşusunu kaybetmek üzere olduğudur. Bidzina Ivanishvili Gürcistan'da 2013 yılında yapılacak Devlet başkanlığı seçimlerinin galibi olduğu taktirde Gürcistan'ın kısa zaman içinde Rus peyki olacağı da kaçınılmazdır. Biliyoruz ki Suriye'de rejimin muhaliflere bu kadar direnebilmesinin sebebi Rusya'nın bu ülkedeki askeri varlığı ve Rus özel kuvvetleri olan Spetsnaz'ın Suriye güçleri arasında muhaliflerle çatışmasıdır. http://www.timeturk.com/tr/2012/03/20/rus-ozel-kuvvetleri-suriye-de-iddiasi.html Hernekadar Rusya ve Suriye bunu inkar etsede olmaması için pek bir sebep yok. İvanishvili'nin devlet başkanlığını almasıyla da Rusya'nın bir diğer askeri üstünü Gürcistan'a kurmaması için de pek bir sebep yok. Belki bu hemen olamaz zira Gürcistan'da hala ciddi bir Rusya muhalefeti var. Ancak ilerleyen zamanlarda olacaktır.
Türkiye'nin daha doğrusu dümen başında olanların böyle karışık bir ortamda işi gerçektende zor. bir yandan ekonomik krizler içinde olsada yakın bir gelecekte belini doğrultacak olan Yunanistan ile olan sorunları, bir yandan güneyden Kıbrıs Rum kesimi ile olan sorunlar, bir yandan resmen PKK'ya karakol veren İranla sorunlar, hemen yanında cumhurbaşkan yardımcılarını sakladığımız Irakla sorunlar, onun yanında Suriye ile olan sorunlar, doğuda Ermenistan ile olan sorunlara yakında Gürcistan'da eklenecek. Sorunumuz olmayan iki komşumuzdan birisi Bulgaristan. Bir diğeri ise Azerbaycan. Üstelik Azerbaycan yönetiminin yani İlhan Aliyev'inde bizi pek sevdiği söylenemez.
Koyu karanlık ve çetrefilli bir dönemden geçen Türkiye için iki sonuçtan birisi olacaktır. Bu cendereden ya daha güçlü,bir süper güç olarak çıkacağız, ya da kendimizi orta asya bozkırlarında bulacağız (Sırpların asırlardır çocuklarına ninni olarak anlattıkları gibi). Gelinen nokta maalesef budur.
2 Ekim 2012 Salı
VAĞARŞ NİŞANYAN'IN OĞLU SEVAN NİŞANYAN
"Buna karşılık, bundan yüzlerce yıl önce Allah'la kontak kurduğunu iddia edip bundan siyasi, mali ve cinsel menfaat temin etmiş bir Arap lideriyle dalga geçmek nefret suçu değildir. "İfade özgürlüğü" denilen şeyin, adeta anaokulu seviyesindeki bir test örneğidir"
Bu sözler Türkiyeli bir Ermeni yazara ait. Adı Sevan NİŞANYAN.
Tüm dünya da 1980 lerden bu yana fiili olarak süregelen ve İslamofobininde temeli olan İslam ve Hz Muhammet düşmanlığı kimi zaman kendisini bir kitapta (Şeytan Ayetleri), kimi zaman bir karikatür de, kimi zaman bir film de gösterdi. Aslında Avrupa'da 16.yy'dan bu yana zaman zaman, müslüman fetihlerinin de artmasıyla bu düşmanlık perçinlenmiş oluyordu. Ortaçağ karanlığında ki Avrupa insanı -aynı günümüz müslümanları gibi- otoritenin her dediğini kendisine referans alacak kadar cehalet pisliği içinde yüzüyordu. Ortaçağ karanlığındaki o otorite kiliseydi. Ancak kilisenin iktidardan düşmesiyle birlikte yeni Avrupa ideolojisi olan Materyalizm'de kendisine düşman olarak yine İslamı ve Hz Muhammedi görmüştü. Mesela Ateist ve Mason olan Voltaire Hz. Muhammed'e hakaretler içeren bir piyes yazıyordu. İkinci Abdulhamit zamanında Avrupa'da sahnelenmek istenen bu piyesi yine İkinci Abdulhamit'in gayretleri sahnelenmekten menettiriyordu. 1980lere geldiğimizde bu sefer Salman Rüşti denen bir provakatör soytarı ortaya çıkıyor ve Şeytan ayetleri kitabını yazarak İslamın ve Müslümanların en değer verdiği kutsallara aklı sıra hakaretler ediyordu. Üzerinden fazla zaman geçmeyen karikatür krizinde ve en son film hadisesinde hep aynı materyallar kullanılarak provakasyonlara devam edildi. Bu tür hadiseler arttıkça İslam Dünyasında tepkiler çığ gibi büyüyor, radikal Müslümanlar bu provakatörler hakkında ölüm fermanları çıkartıyor, yabancı büyükelçilikler basılıyor, huzursuzluk artarak devam ediyordu.
Türkiye'de nispeten daha düzeyli ve dengeli protestolar olması gerçektende bu ülke müslümanlarının Kuran ve Sünneti ne kadar mükemmel anladığı ile doğru orantılıdır zannedersem. Çünkü Türkiye'de bu konuda aşırılıklar göremezsiniz. Ancak sanırım ülkemizde yaşayan sözümona bazı demokrat ve azınlık ezilmişliği altına sığınan bir takım yazarlar bu dengeli sabrı bir nevi ezilmişlik ya da umursamazlık zannediyor olmalı ki Hz Muhammet hakkında bu kadar ahlaksızca ve terbiyesizce ifadeler yazıyorlar. Bu adam Ermeni Vağarş Nişanyan'ın oğlu Sevan Nişanyan. Hani eski karısının başından aşağı kavonozda biriktirdiği pisliğini atan adam. Hani bu adi fiili gerçekleştirdikten sonra kamuoyu tarafından çalıştığı gazete olan Agos'tan çıkartılması istenen, buna karşılık Agos genel yayın yönetmeni Ermeni Etyan Mahçupyan tarafından sıkıca korunan adam. Öyle bir koruma ki Etyan Mahçupyan Sevan Nişanyan'ı eleştirenlere ırkçı bile demişti. Peki Sevan Nişanyanın yukarıda yazdığımız çirkefliğine de "ırkçı bir yazı" olması hasebiyle tepki gösterecekler mi acaba?
Sevan'a göre Hz Muhammet Allah'la kontak kurduğunu iddaa etmiş. Yani Hz Muhammed yalancı öyle mi?
Sevan'a göre Hz Muhammed bu yalan kullanılarak bu durumdan siyasi, mali, cinsel menfaat elde etmiş. Yani Hz Muhammed bir tiran, bir hırsız ve bir sapık öyle mi?
Sevan'a göre Hz Muhammed bir Arap lideri. Acaba biz Türklerin bir Arap liderini savunmasına gerek yok mu demek istiyor acaba?
Bunların her birine kaynaklarından delillerle cevap verilmesi için uğraşılması bile beyhudedir. Çünkü bir köpek ancak şartlandığı şeyleri yapar. Bir köpeğe yemek yaptıramazsınız. İstediğimiz kadar yazalım anlatalım köpekler ancak havlarlar.
Biz bunun yerine Sevan Nişanyan adlı şahsın babasından bahsedeceğiz. Adı Vağarş Nişanyan. Mimar. Yassıadanın mimari. Sevan Nişanyan bir hırsız görmek istiyorsa bence babasına bakması yeterli. İşte Milliyetin 18.03.1959 tarihli haberi:
Haberde Vagorç Nişanyan olarak yazılan baba Vağarş Nişanyan ile birlikte Levent Bal adındaki Yüksek mühendisler, kendilerine inşaat için verilen tonlarca inşaat malzemesini Perşembe pazarında mağazaları bulunan Mustafa Uzoğlu ve Jirayir Papazyan adlı iki tacire el altınsan satarak yolsuzluk yapmışlardır. Daha sonra aralarında çıkan bir anlaşmazlıktan dolayı mühendislerden biri yolsuzluğu ihbar etmiş ve tutuklanmışlardır. Tabi bu yolsuzluk esnasında henüz 3 yaşında olan Sevan Nişanyan sanırım bu olayı hatırlamaz.
Sevan Nişanyan eğer bir sapık ve bir tiran görmek istiyorsa karısının kafasından aşağı bir kavanoz pisliğini döken kendisine bakması yeterlidir.
Yok eğer bunlar yetmez illa ki bir hırsız göreceğim diyorsa yukarıda ki küpürler le birlikte babasını yadetmesi yeterde artar bile..
Bu sözler Türkiyeli bir Ermeni yazara ait. Adı Sevan NİŞANYAN.
Tüm dünya da 1980 lerden bu yana fiili olarak süregelen ve İslamofobininde temeli olan İslam ve Hz Muhammet düşmanlığı kimi zaman kendisini bir kitapta (Şeytan Ayetleri), kimi zaman bir karikatür de, kimi zaman bir film de gösterdi. Aslında Avrupa'da 16.yy'dan bu yana zaman zaman, müslüman fetihlerinin de artmasıyla bu düşmanlık perçinlenmiş oluyordu. Ortaçağ karanlığında ki Avrupa insanı -aynı günümüz müslümanları gibi- otoritenin her dediğini kendisine referans alacak kadar cehalet pisliği içinde yüzüyordu. Ortaçağ karanlığındaki o otorite kiliseydi. Ancak kilisenin iktidardan düşmesiyle birlikte yeni Avrupa ideolojisi olan Materyalizm'de kendisine düşman olarak yine İslamı ve Hz Muhammedi görmüştü. Mesela Ateist ve Mason olan Voltaire Hz. Muhammed'e hakaretler içeren bir piyes yazıyordu. İkinci Abdulhamit zamanında Avrupa'da sahnelenmek istenen bu piyesi yine İkinci Abdulhamit'in gayretleri sahnelenmekten menettiriyordu. 1980lere geldiğimizde bu sefer Salman Rüşti denen bir provakatör soytarı ortaya çıkıyor ve Şeytan ayetleri kitabını yazarak İslamın ve Müslümanların en değer verdiği kutsallara aklı sıra hakaretler ediyordu. Üzerinden fazla zaman geçmeyen karikatür krizinde ve en son film hadisesinde hep aynı materyallar kullanılarak provakasyonlara devam edildi. Bu tür hadiseler arttıkça İslam Dünyasında tepkiler çığ gibi büyüyor, radikal Müslümanlar bu provakatörler hakkında ölüm fermanları çıkartıyor, yabancı büyükelçilikler basılıyor, huzursuzluk artarak devam ediyordu.
Türkiye'de nispeten daha düzeyli ve dengeli protestolar olması gerçektende bu ülke müslümanlarının Kuran ve Sünneti ne kadar mükemmel anladığı ile doğru orantılıdır zannedersem. Çünkü Türkiye'de bu konuda aşırılıklar göremezsiniz. Ancak sanırım ülkemizde yaşayan sözümona bazı demokrat ve azınlık ezilmişliği altına sığınan bir takım yazarlar bu dengeli sabrı bir nevi ezilmişlik ya da umursamazlık zannediyor olmalı ki Hz Muhammet hakkında bu kadar ahlaksızca ve terbiyesizce ifadeler yazıyorlar. Bu adam Ermeni Vağarş Nişanyan'ın oğlu Sevan Nişanyan. Hani eski karısının başından aşağı kavonozda biriktirdiği pisliğini atan adam. Hani bu adi fiili gerçekleştirdikten sonra kamuoyu tarafından çalıştığı gazete olan Agos'tan çıkartılması istenen, buna karşılık Agos genel yayın yönetmeni Ermeni Etyan Mahçupyan tarafından sıkıca korunan adam. Öyle bir koruma ki Etyan Mahçupyan Sevan Nişanyan'ı eleştirenlere ırkçı bile demişti. Peki Sevan Nişanyanın yukarıda yazdığımız çirkefliğine de "ırkçı bir yazı" olması hasebiyle tepki gösterecekler mi acaba?
Sevan'a göre Hz Muhammet Allah'la kontak kurduğunu iddaa etmiş. Yani Hz Muhammed yalancı öyle mi?
Sevan'a göre Hz Muhammed bu yalan kullanılarak bu durumdan siyasi, mali, cinsel menfaat elde etmiş. Yani Hz Muhammed bir tiran, bir hırsız ve bir sapık öyle mi?
Sevan'a göre Hz Muhammed bir Arap lideri. Acaba biz Türklerin bir Arap liderini savunmasına gerek yok mu demek istiyor acaba?
Bunların her birine kaynaklarından delillerle cevap verilmesi için uğraşılması bile beyhudedir. Çünkü bir köpek ancak şartlandığı şeyleri yapar. Bir köpeğe yemek yaptıramazsınız. İstediğimiz kadar yazalım anlatalım köpekler ancak havlarlar.
Biz bunun yerine Sevan Nişanyan adlı şahsın babasından bahsedeceğiz. Adı Vağarş Nişanyan. Mimar. Yassıadanın mimari. Sevan Nişanyan bir hırsız görmek istiyorsa bence babasına bakması yeterli. İşte Milliyetin 18.03.1959 tarihli haberi:
Haberde Vagorç Nişanyan olarak yazılan baba Vağarş Nişanyan ile birlikte Levent Bal adındaki Yüksek mühendisler, kendilerine inşaat için verilen tonlarca inşaat malzemesini Perşembe pazarında mağazaları bulunan Mustafa Uzoğlu ve Jirayir Papazyan adlı iki tacire el altınsan satarak yolsuzluk yapmışlardır. Daha sonra aralarında çıkan bir anlaşmazlıktan dolayı mühendislerden biri yolsuzluğu ihbar etmiş ve tutuklanmışlardır. Tabi bu yolsuzluk esnasında henüz 3 yaşında olan Sevan Nişanyan sanırım bu olayı hatırlamaz.
Sevan Nişanyan eğer bir sapık ve bir tiran görmek istiyorsa karısının kafasından aşağı bir kavanoz pisliğini döken kendisine bakması yeterlidir.
Yok eğer bunlar yetmez illa ki bir hırsız göreceğim diyorsa yukarıda ki küpürler le birlikte babasını yadetmesi yeterde artar bile..
Etiketler:
Agos,
Allah'la kontak,
cinsel menfaat,
Ermeni,
Hz Muhammed,
ifade özgürlüğü,
karikatür krizi,
Salman Rüşdi,
Sevan,
Sevan NİŞANYAN,
siyasi,
Şeytan ayetleri,
Vağarş,
VAĞARŞ NİŞANYAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)