22 Nisan 2013 Pazartesi

1 MAYIS TARİHİNE KADAR DİKKAT!!! - 2

Dünkü yazıyı yayınladıktan sonra bugünkü medya taramalarında gerçekten de çok da haksız olmadığımı anladım. Özellikle bugünkü Hürriyetin internet sitesinde ki şu haber çok dikkatimi çekti:


HAARP teknolojisi ile ilgili bir çok yayın yapıldı. Bu konu da çok konuşuldu ve çok tartışıldı. Özellikle Aydoğan VATANDAŞ'ın Haarp  / Kıyamet Teknolojisi isimli eseri gerçekten de doyurucu bilgiler içeriyor. Buna rağmen A.B.D'nin elinde Dünyanın her hangi bir yerinde deprem oluşturacak bu teknolojinin olup olmadığı halen ispatlanmadı. Yine de bilimsel olarak fay hatlarını radyo frekans dalgaları ile etkileyip depremler oluşturmak imkansız değil. Zira Nikola Tesla'nın 120 sene önce keşfettiği radyo dalgaları ile birçok şey artık yerinden kıpırdamaksızın yapılabilmektedir. Dünkü yazıda da belirttiğimiz gibi Nisan ve Mayıs aylarında dünyada deprem yada benzer afetler ile birlikte, terörist saldırılar yada cinnet geçirmiş birilerinin etrafı taraması gibi şeyler olabilir. Yukarıda ki  haberde de gördüğümüz gibi 8 gün içinde 6 farklı yerde gerçektende ciddi büyüklükte depremler oldu. İşin enteresan yanı deprem olan ülkeler dünyanın dört bir yanında olmasına rağmen ortak özellikleri Amerikan Jeolojik Araştırmalar Merkezinin hepsine dair söyleyeceği birşeyler olması..

Yukarıda bahsettiğimiz gibi 20.yy soykırımlarını aratmayan Myanmar'da ki Müslümanlara yapılan katliamlar hala devam ediyor. Üstelik devletin güvenlik güçlerinin gözleri önünde. Özellikle Nisan ayı itibari ile çok şiddetlendi bu katliamlar. Özellikle dün olan ve bugün haber sitelerine geçen aşağıdaki katliam en korkunçlarından birisi:


Aralarında Budist rahiplerinde olduğu kalabalıklar Müslümanların evlerini dükkanlarını yakarak ilerliyorlar ve kimse buna dur demiyor. Sanki birileri aynı Bosna Hersek'te ki gibi özellikle bir müddet kan dökülmesini istiyor. Sanki bir Kurban ritüeli gibi...

Bu haber ise A.B.D'den. Haber ajansları Seattle'da cinnet geçiren bir kişinin beş kişiyi öldürdükten sonra polisle girdiği çatışma sonucu hayatını kaybettiğini bildirdi.


Dünyanın dört bir yanında doğal afetler, sistematik soykırım, terörist eylemler ve cinnet geçiren kişilerin yaptıkları katliamlar özellikle yoğunlaşmışken bu veya buna benzer olayların ülkemizde olmayacağını kimse garanti edemez. Bir önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi bu süreç özellikle takip edilmelidir. Tedbirler alınmalı ve herkes gözlerini dört açmalıdır.

21 Nisan 2013 Pazar

1 MAYIS TARİHİNE KADAR DİKKAT!!!

En başta şunu söylemem gerekir ki bu yazıyı apar topar yazıyorum.
Bugün tarihlerden 21.04.2013 Pazar Saat 22.00.

Geçtiğimiz hafta 15.04.2013 Pazartesi günü A.B.D Bastonda maraton koşusu esnasında büyük bir patlama oldu. Patlamanın kamera kayıtlarını tüm dünya izledi. Gerçekten çok güçlü bir patlamaydı ve üç kişi maalesef hayatını kaybetti. Patlamanın bir bombadan olduğu söylenildi ve iki Müslüman çeçenin görüntüleri medyaya verildi.

Tarih 16.04.2013 İran'ın Kaş kentinde 7,8 şiddetinde bir deprem meydana geldi. 80 kişi öldü, 850 kişi yaralandı.

Tarih 20.04.2013. Çin'in Sıçuan eyaletine bağlı Yaan kentinde 7.0 büyüklüğünde deprem oldu. 156 kişi yaşamını yitirdi. 1500 yaralı var.

Tarih 21.04.2013. A.B.D. dışişleri bakanı John Kerry  iki ay içinde üçüncü Türkiye gezisini yaptı. Suriye Halkının Dostları toplantısına katılan Kerry'nin başbakanla görüşmemesi ilginç bir durum oluşturdu.

Son bir haftadır gerçekten enteresan şeyler oluyor. Bunları bir araya getirmek komplo teorisyenlerinin bayıldığı şeyler olsa da kimi zamanlar benim gibi normal düşünen insanlar da ne oluyor diyebiliyor. Bugün elime geçmiş olan Texe MARRS'ın yazdığı İlluminati Entrika Çemberi isimli kitapta şu bölüm gerçekten de bana çok ilginç geldi. O bölümü virgülüne dokunmadan yazıyorum:
"İlk olarak bizlere olağanüstü çalışmanın baharda Koç, Boğa, İkizler burcunda başlayabileceği söyleniyor. Oklahoma'daki federal binanın 19.Nisan 1995te ateşe verilmesi de bu nedenle.....19 Nisan 1945'de Hitler askerlerinin Varşova'da ki cesur Yahudi direnişçilere ateşle saldırması da oldukça ilginç bir tesadüf...Kutsal günler  şeytani Takvimine göre Nisan'ın 19'u her yılın Mayıs ayının 1. gününde Büyük Zirve'yle sonuçlanan canavara verilecek kanlı kurban döneminin başlangıcı. 1 Mayıs Moskova'da ki büyük meydan da (renk dikkat ederseniz kırmızı) her yıl büyük bir törenle kutlanıyor. Adam Weishaupt yine 1 Mayıs 1776'da İlluminati tarikatını kurmuştu. Eski Britanya putperestleri yine 1 Mayıs'ta güneş tanrıçalarını ve tanrılarını seks partileri, içki törenleri düzenleyip insan kurban ederek büyük bir festivalle şereflendiriyorlardı."

Burada MARRS'ın kitabında anlatmak istediği kısaca şudur. İlluminati, masonlar, şeytana tapanlar, yeni dünya düzeni isteyicileri adını ne koyarsanız koyun bir grup var. Ve bu grup şeytani bazı ritüeller yapıyorlar. Bu ritüellerden biriside kurban vermek. Bunu da her senenin Nisan veya Mayıs aylarında özellikle de 19 Nisan ile 1 Mayıs arasında yapıyorlar. Bunun nedeni Nisan ve Mayıs aylarının baharın başlangıcı olması ve eski putperest dinlerde ki bahara verilen farklı bir  kutsallık. (Nevruz gibi)

Bu satırları okuduğumda ilk aklıma gelen Baston'da yapılan terörist saldırı idi. Ardından İran'da ve Çin'deki garip depremlerdi. Zira İran ve Çin'de ki deprem olan yerler sıfır riskli bölgeler olarak belirtiliyor.
Sanki birileri verilen kurban sayısını yeterli görmeyerek daha çok kan istiyormuş gibi gelmekte. Bu nedenle bu sıralar çok dikkatli olmak zorundayız. Özellikle 23Nisan ve 1 Mayıs tarihlerine çok dikkat edilmeli...Ülke olarak hassas günlerden geçmekteyiz ve birileri bu topraklarda tez ve antitez çatışmasını körüklemek için ellerini oğuşturuyor. Bir daha ki kurban verecek ülke biz olabiliriz. Aynı 1 Mayıs 1977'de olduğu gibi..

19 Nisan 2013 Cuma

ELEŞTİRİLMEYE TAHAMMÜL ACİZLİK Mİ?

İnsanoğlu var olduğu günden bu güne kadar yaptıklarıyla ve yaşadıklarıyla her daim övülmek istenmiştir. Belki peygamberler ve kutsi kişiler haricinde, insanların her yaptığının övülmesi nefsin hoşuna gitmekte diğer türlü yapısal olan veya olmayan eleştirel yaklaşımlar kulları kinlendirmektedir. Burada durup şunu düşünmek gerekebilir, acaba ilahi perspekteifte nasıl davranmak gerekebilir. Hz Muhammet (S.A.V.) yanında başka birini yüzüne karşı öven için "Kardeşinin boynunu bıçaksız olarak kestin" buyurmuşlardır. Bu konuda bir İslam aliminin şu şekilde bir ifadesi vardır:"Bir kardeşinize kötülük yapmak istiyorsanız yüzüne karşı onu övün" Yine İslam halifesi Hz. Ömer halife seçildiği zaman tüm müslümanları mescide toplamış ve minbere çıkarak halifeliği müddetince yanlışlarını düzeltmesini müminlerden istemişti. Bunun üzerine bir kişinin kılıcını çekerek "merak etme ya Ömer yanlışını biz bununla düzeltiriz" demesi üzerine Hz. Ömer'in Hamd ettiğini görüyoruz.

Demekki övülmek helak, yapıcı eleştiriye maruz kalmak nimet olumsuz eleştiriye maruz kalmak ise imtihandır. Buna göre günümüz devlet adamlarının tavırları nasıldır ve nasıl olmalıdır acaba?

Bu konuda en çok eleştirilen sanırım Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN'dır. Eleştiriye pek tahammülü olmadığı bilinen başbakanın akil eleştirilere de sert tepki göstermesi bazen inanılmaz olabiliyor. Bunlardan biri 2008 yılında Fehmi KORU'nun başbakan için söylediği "iktidara geldiğinde Obama gibiydi, şimdi Bush'u andıran politikalar izliyor" sözüydü. Söyleyen ve içerik bakımından doğru veya yanlış olabilir. Ancak Başbakanın verdiği tepki çokta doğru değildi sanırım.
 
Bunun gibi birçok örnek mevcut. Bir şehit ailesinin acısı üzerine söylediği "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" veya Mersinli çiftçi için söylediği "Ananı al da git" benzeri sözler de bunlara eklenebilir. Tabi burada Mersinli çiftçinin gösterdiği tepki de elbette normal bir tepki değildi. Ancak bunlara sabretmez isek, imtihanları nasıl hayırlı bir şekilde atlatabiliriz ki?
Bir başka örnekte -özellikle canımızı sıkan- şuydu:
 
 

Bir öğretmen haklı bir talebini bu şekilde ifade etmiş. Acaba merak ediyorum hakaret mi etmiş? Bu şekilde bir cevabı haketmiş mi? Bilemiyoruz?
 
Ancak bu konuda sadece başbakana yüklenmek doğru olmaz sanırım. Sanırım oturulan koltuk veya iktidar insanları gergin veya tahammülsüz yapabiliyor. Mesela Eski başbakan ve cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL'in 02.04.1989 tarihinde Fethiye'de yaptığı konuşma esnasında kendisine yalan söylüyorsun diye bağıran bir kadının tutuklandığına dair gazete küpürü:
 
 
 Bu ve buna benzer birçok haber bulabiliriz. Önemli olan Hz Ömer gibi İslamdan önce kız çocuğunu toprağa gömen bir insanın İslam ile birlikte eleştiriyi acizlik olarak görmemesi, yöneticiliğini halkın kontrolüne vermesidir.  Amaç Hz Ömerler yetiştirmektir. Bunun yoluda Ömer'i Hz.Ömer yapan Muhammedi bir eğitim metodudur.